TÜRBAN SALGINI
Yazı başlığı çoğu başörtülü kişinin
tepkisini çekecek nitelikte gözükmekte; türbanı sanki bulaşıcı bir
hastalıkmışçasına tasvir ettiğim görülebilir, fakat emin olun yazımı okuyunca
da anlayacaksınız ki bu durumu adlandıracak en doğru sözcük, salgın.
Yurdumuzda Cumhuriyet ile birlikte
kadınlarda toplum hayatına katılım hızla arttı. Okuyan, araştıran, sorgulayan
ve de erkeğin bir adım gerisinde değil tam yanında duran kadın profilleri
arttıkça, rejimin de bu konudaki çalışma ve yönlendirmeleri sonucu ciddi
miktarda kadın hür iradesi ile başını açtı, bir kısmı ne yazık ki rejimi yanlış
yorumlayanların baskı ve hatta zulmüne maruz kalarak başını zorla açmak zorunda
bırakıldı.
Bu yazıma gelebilecek basmakalıp
tepkilerin farkındayım, bu toplumdan soyutlanmış bir birey olarak değil;
bilakis bu toplumun bizatihi ferdi olarak bu yazımı yazmaktayım. İşte birkaç
alıntı,
“Neden insanların ne giydiği size
batıyor? Nedir alıp veremediğiniz?” (Anonim)
“Açık kadın perdesiz eve benzer; ya
satılıktır ya da kiralık.” (Necip Fazıl Kısakürek)
“Ne başını kapat altını göster, ne
altını kapat üstünü göster. Hepsini kapat “imanını” göster.” (Necip Fazıl
Kısakürek)
Yukarıda yaptığım alıntılar, neden
bu yazıyı yazma gereği duyduğumun en somut örneklerindendir. Hedefim
türbanlanan kadınlar değil; beynini dış dünyaya “türbanlamış” erkeklerdir. Çünkü
kadınları bir istikamete koyan, onlara nasıl davranmalarını, ne yapmalarını,
nasıl konuşmalarını, nasıl giyinmelerini emreden erkekler olmuştur bunca
asırdır. Nitekim tek bir kadın peygamber yoktur insanlık tarihinde.
Toplumumuz için uzun yıllar başı açık
olmak ve başı kapalı olmak belirli anlamlara gebeydi. Artık bu iki kadın tipi
arasındaki derin uçurum daha da belirginleşmekte. Bunda kadınların payı olduğu
kadar, aslan payı erkeklere düşmektedir. Erkekler arasında Neo-Osmanlıcılık
akımı son 15-20 yıl içerisinde manidar bir şekilde yükselişe geçti, bu yönde
evrimleşen erkekler yeniden başörtüsünü bir “namus” göstergeci olarak
algılamaya başladı. Erkekler arasında, sevgilisi ya da eşi örtülü olmayan
erkek, diğerlerinden gördüğü tepkiler sebebiyle bile eşinin örtünmesinin bir “farz”
olduğuna inanmaya başladı. Aslına bakacak olursanız, bugünkü türbanlaşma doğal
bir durum değil, son derece “suni” bir durumdur. İnsanlar çoğunlukla türbanı
içselleştirdikleri ya da üstüne düşünüp anlamlandırdıkları için değil, bir “gösterge”
olarak takmaya ve taktırmaya başladılar. Namusun, edebin, imanın bir nişanesi
olarak görülür oldu bir kıl yığınını örten kumaş parçaları.
“Kumaş parçası” tabirimize takılan,
buna alınan başörtülü yurttaşlarımız, “O bir kumaş parçası değil, kutsal.” Deme
yoluna bile başvurur oldular. Bir nesnenin üzerine, onun varoluşsal amacının
üstünde anlamlar yüklemek bir nevi “putperestlik”
değil midir? Nasıl bir kuş, ağaç, taş, pantolon kutsal olamaz ise bir kumaş
parçası da kutsal olamaz. Başörtüsünü kutsal diye atfetmek, diğer
giysilerimizin, özellikle de “iç giyimlerimizin” zoruna gitmez mi?
Toplumumuz seviye atlayarak
radikalliğe doğru sürüklenmektedir. Bu bir komplo teorisi değil, bizzat tarihin
bizlere gösterdiği gerçekliktir. Çünkü bir kadının saçını, kılını, tüyünü
kendine cinsel haz uyaranı olarak kodlamış olan erkek için, “cinsel uyaran” olamayacak bir şey kalmış
mıdır? Saçını kapatan kadın, erkeklerin sapkın bakışlarından kendini
kurtarabilir mi? Sırf erkeklerin canı çekmesin diye kendini folyoyla sarıp
dolaşmak, ya da mümkünse hiç dışarıya çıkmamak bir kadın için en doğrusu
olacaktır. “Yok artık.” Dediğinizi duyar gibiyim. Başörtüsü takmanın farz
olarak görülmesindeki mantık, kadın saçının erkek için bir “uyaran” olduğu
düşüncesi değil midir?
Erkek için uyaran yaratmaktan kolay
ne var? Kadının kirpiği, kadının dudakları, kadının yanağı, kadının kaşı,
kadının burnu… Bu liste uzar gider. Hatta kadının giydiği eşarbın desenleri,
bunlar abartı değildir. Bir erkek olarak bu listeyi çok daha uzatabilirim.
Çünkü bakmak ve görmek bambaşka şeylerdir, baktığım şey bir “eşarp deseni”dir,
ancak beynim örümcek bağlamışsa gördüğüm şey “cinsellik” olabilir. Yani
kadınlar, işiniz zor! Gelecekte başınızı örtmenizle yetinmeyecek bu erkekler.
Artık “namuslu kız” imajı çizmeniz için, peçe, çarşaf (rengârenk değil,
kapkara) ve daha aklıma gelmeyen nice “örtü” giymeniz gerekecek. Altta kot
pantolon, üstte türban ile bu devran çok fazla dönmez. Dindar erkekler sizden
daha fazlasını bekliyor.
Düşünmüyor değilim, acaba bir erkek
olarak bende mi anormallik var yoksa kadın saçı gerçekten bir erkeği ateşleyen
unsur mudur? Bu güne kadar neden bir kadının saçı beni etkilemedi? Galiba
hormon testlerimi yaptırmam gerek! (!)
İlkel topluluklarda kadın göğsü bile
bir uyaran olmaktan çıkmıştır. Çünkü kadınlar göğüslerini kapatmazlar ve bu
yüzden toplum buna alışmıştır. Frikik bekleyen erkek bakışları yoktur bu
kabilelerde. Kimse dönüp bakmaz bile. Gelin görün ki İslami Afganistan’da,
kadın topuğu bile sulanarak bakılan bir nesne haline gelmiştir. Bu istikamette
gidilirse, biz Türkler içinde kadın saçı bir şeyler ifade eder hale gelecek.
Endişem şudur ki, kızım olursa eğer sırf başı açık diye “namussuz” olarak
etiketlenecek.
Pekiyi, nasıl giyinilmeli? İlkel
kabileler gibi mi olalım? Elbette hayır. Hem erkek hem de kadın bedeninde belli
cinsel haz odakları vardır. İnsanın özel alanı, mahrem bölgeleri vardır. Cinsel
organlar, göğüsler, bedenin önemli bir kısmı cinsel uyaran olmaya müsaittir.
Kendinize özel gördüğünüz bu bölgeleri kapatmanız toplum için “farz”dır. İçinde
bulunduğunu toplumun kültürüne göre giyinmek, kültürel olarak başörtüsü takmak
son derece doğal ve yeri gelince şık olabilecek bir şeydir. Benim bu yazımda
eleştirdiğim; kültür, moda, estetik kaygısı ile takılan başörtüsü değil, üzerine
fazlaca anlam yüklenen, insanları etiketleyen bir nesnedir.
Özellikle Emeviler döneminde yapılan
koyu Arap milliyetçiliği, gerçekte İslamiyet’i son derece yıkıma uğratmış ve
ataların dediği gibi “at izi it izine karışmıştır.” Emeviler Dönemi, binlerce
hadis uydurulmuş, Arap kültür öğeleri, “İslam kültür öğesi” olarak yutturulmuş,
insanlar “Araplaştırılmaya” çalışılmıştır. Bu dönemde başta Türkler olmak üzere
bütün kültürler İslam’a direnmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, bugün
erkeklerimizin ve de kadınlarımızın büyük ve ciddi anlamlar yüklediği kumaş
parçası için doyurucu bir ayet bile bulamamız, tesettüre delil olduğu iddia
edilen ayetlerin de son derece geniş yorumlanabileceği gerçeği, bize tesettürün
bir İslam geleneği mi yoksa Arap geleneği mi olduğuna dair bir ipucu verebilir
mi? Açıkça “içki içmeyin”, “zina yapmayın” diyen Kur’anın, “kadınlar tek bir
saç telini göstermesin” demesi çok mu zordu?
Yorumlamak, sorgulamak, araştırmak,
düşünmek hepimizin görevi olmalı. Arap erkek ve kadınlarının İslam’dan önce de
türbanlı olduğu, onların diniyle ya da namus algısıyla alakalı değil, “kum
fırtınaları ve hijyen sorunu” olgusunda yatmaktaydı.
Her kişi dilediği gibi giyinmekte
özgürdür, diğerlerini ve kendini etiketlemediği sürece. Fakat tamamen şahsi
olan görüşüm ise “Kadın saçının erkek saçından daha mı az oksijene ihtiyacı
var? Bırakın saçlarınız nefes alsın.”
Esen kalın.
Umut Ramazan
SAZÇALAR















yazini okudum ve cok begendigimi soylemeliyim. evet kadin sacinin erkekleri etkiledigi soylenerek bu kadar abartilmasi gercekten cok kotu ve zamanla buna daha da anlam yuklenmesi ve taciz, tecavuz gibi olaylarda da bunun nedeninin kadinin sacinin acik olmasina baglanmasi toplumun yozlasmasi ve cahiliyeye donmesi demektir.
YanıtlaSilburaya kadar sana katiliyorum fakat dinimizde de kadinin turbanli olmasi farzdir. fakat kapali olmayan kizlara kadinlara da ithamlarda bulunulmamalidir. saci cinsel obje olarak goren erkek beyinleri kapanmalidir.
Sağ olun yorumunuz için. Elbette dini sebepler ile hayatımızı çeşitli şekillerde düzenliyoruz. Ancak mesele, bunun bir baskı unsuruna dönüşmemesi.
SilTürbanli olmanin altinda kendince nedenler bulman ilginç yaklaşım.. Tek neden Kur'an ı Kerim Nur Suresi 31.ayet.. Okursan tabi...
YanıtlaSilÖncelikle eleştiriniz için teşekkürler.
Sil"... Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar..." / Nur 31.
Ayetleri kendimizce yorumlamamız her zaman verimli sonuç vermez buna katılıyorum, fakat bu ayet size bir ipucu vermiyor mu? Kadınlar zaten baş örtü takıyorlar, Allah ise o başörtüsünü imanını örtecek şekilde örtün diye buyuruyor. Yani başörtünüzü örtün emri değil de, başörtünüzü göğüs çatal bölgesini de örtecek şekilde giyin. Demek istediğim şu, Araplar zaten İslam'dan önce de başörtülü bir topluluktu. Müslüman olmamasına rağmen kadın ve erkekler başörtülüydü. Fakat kadınların başları örtülüydü ancak göğüs bölgeleri açıktı. Kuran bu ayette buna atıfta bulunuyor. Umarım benim perspektifimi algılayabilmişsinizdir.
Söylediklerinize katılmıyorum ama bunu söyleme hakkinizida ölene dek savunurum.. Vesselam...
SilÖncelikle şunu belirtmeliyim ki bu konularda atalar dinini yürütmeyerek"'kur'an'ın akletmez misiniz" hitabına muhatab olanlar dan olduğun için seni takdir ediyorum.Günümüz de insanlar bırak kendi görüşlerini belirtmeyi,bu meseleler de konuşamaz dahi olmuşlardır.Yazın da ileri sürdüğün görüşlerinin bir çoğuna ben de katılıyorum.Bunları belirtmgerekirse;
YanıtlaSil"peygamberin vefatından sonra emevilerin dini yıpratmak amacıyla din kılıfıyla islamın içine yerleşrirdikleri uygulama ve söylevler"
"Çöl ortamında kadınlarda da erkeklerde de örtü vardı ve söylediğin gibi çöl fırtınalarından kendilerini koruyabilmek adına fakat amaçları örtünmek olmadığı gibi göğüs bölgeleri dahi açık olacak şekilde idiler"
"Demişsin ki beynini türbanlayan erkekler evet haklısın.aslında erkeklerde kur'an da kendilerine ait emirleri hayatlarına geçirseler keşke.kadına varda erkeğe yok mu örtünme şartları.dikkat etmeleri gereken hususlar."
"Örnek olarak verdiğin alıntılar hakkında da katılıyorum.Nasıl ki insanca yaşamamızın temelin de karşılıklı saygı varsa her seçim adına;toplumda yer eden insanların dahi böyle şeyler kaleme almaları hoş değil,bunları kim söylerse söylesin."
Bunların yanın da eleştirdiğim yönleri de var belirtmek isterim.İnsanların seviyelerini koruyarak yaptığı eleştirilerin ve tartışmaların karşılıklı ilerlemeye yol açacağı fikrindeyim. Benim de yanlışlarım olacaktır bunu fark edip hatamı düzeltmemi sağlayacak arkadaşlara saygı duyarım, teşekkür ederim şimdiden. Diğerin de olduğu gibi bunları da yazmak gerekirse;
YanıtlaSil"Öncelikle tercih ettiğin başlık bana çok planlı geldi.Fakat mevzu içindeki görüşlerin olduğu için senin başlık hakkında ki açıklamalarını kabul edelim vesselam."
"Hedefim beynini türbanlamış erkekler demişsin fakat yazının çoğunluğu kadınlar üzerinden gitmiş.Şu unutulmamalıdır ki sadece kadınlar mesul değil.Ama bu söylemimden anlaşılmasın ki türban takınca mesuliyet kalkar.Zaten insanlar bu farklı ve yanlış düşünceler neticesinde üzerindeki sorumlulukları yerine getirmek yerine hep diğerlerinin yanlışlarını bulma ve birbirlerini eleştirme hastalığına kapılmışlardır.bu sebeple hiç düşünmediğim ve desteklemediğim fikirlerden ötürü yanlış anlaşılmak istemem.
"Bu konu da ben mi yanlış düşünüyorum bilmiyorum ama örtülü ve açık kadınlar arasında uçurum gittikçe artıyor demişsin.Bence bu konuda,konuyu kötü niyete taşımak isteyenler ve birbirleri hakkında fikri olmayan ama sebepsizce kindarlık güden insanlar dışında toplumumuz giderek'bu konuda' daha katlanılabilir bir toplumsal yapıya dönüşüyor, en azından dönüşmeli."
"ilerleyen zamanlar da kadınlar sizlerin çarşaf giymeniz dahi yeterli olmayacak eğer bunun (kapanmanızın) gerekçesini erkeklerden sakınmak olarak gösterir iseniz demişsin.Öncelikle başını kapatmayı tercih eden bayanlar Allah'ın bu konudaki emrini göz önün de bulundurarak bu tercih de bulunmuşuzdur.Nitekim Allah her şeyin en hayırlısını bilir.ve Allah sizin bilmediklerinizi de bilir ayetleri de bizim için temeldir."
"Bu arada namus ölçüsü türban değildir öyle de asla olmayacaktır.Bu konu da böyle düşünen insanların hata yaptıklarını görmek zor olmasa gerektir. Ayrıca şu unutulmamalıdır ki Kur'an insanın temel kitabı oldukça asılsız şeylere takılıp kalmayacaktır.Şöyle ki rabbimiz tek üstünlük sebebinin takva da olduğunu Kur'an-ı Kerim de açıkça belirtmiştir."Bu sebeple kızının Allah'ın derece koyduğu konuda yeterli olduğunu düşündüğünde 'bana Allah yeter' der işin içinden çıkarsın. Krıterin insanların belirlediği namus ölçüsü olmaz.
"Kur'an-ı Kerim de her mesele açık açık ve tüm detayları ile ele alınmamıştır.İnsanların, surelerin nüzul sebeplerine bakmaları ve birbirini tamamlayan ayetlerden çıkarım yapmaları gerekmektedir ve tabi Efendimizin uygulamalarını da. Bu sebeple baş örtüsü için daha net bir açıklama yapılamaz mıydı soruna evet tabiki olabilirdi diyebilirim.Nitekim Kur'an da salatı ikame ediniz diye bir ifade geçer ve bununla da tam olarak ne kasdedilmek istenmiştir yoruma kalmış.bazı müfessirler sadece namaz olarak çevirmişler ve salat kavramını böyle yorumlamışlardır.(her ne kadar ben öyle düşünmesem de ama mevzumuz bu değil.)
YanıtlaSil"Ve son olarak kadın saçının erkeğin saçından daha mı az oksijene ihtiyacı var diyerek bombayı patlatmışsın.Yazıyı yazmak da ki asıl sebep bu görüşün gibi geldi bana.Tabi şu an suizan yapıyor olabilirim bu da bir düşünce sonuçta :-)
Nur suresi 31.ayet------> Mü'min kadınlara da söyle,bakışlarını(yasak)olandan çevirsinler,iffetlerini korusunlar,cazibe ve güzelliklerini,bunlardan görünen kısımlar dışında,(kamuya)açmasınlar;bunun için de,başörtülerini yakalarının üzerine sıkıca tuttursunlar;................Siz ey iman edenler!Topyekun günahları terk edip Allah'a yönelin ki,mutluluk ve kurtuluşa erişebilesiniz. Zaten başlarında olan bir örtü var ve bunun üzerine Allah yakalarınıza kadar salın ve tutturun o örtüyü diyor.Bilinen şeyi tekrar neden söyleme gereği duysun.Olandan hareketle ilave emri söylüyor.
ÖRNEĞİN:ticaretle uğraşan Mekke halkı gece karanlıklarda başlarına gelebilecek belalardan,kuytu köşelerde 'ey buranın hakim cini(!)'i sen bizi koru diye yalvarıyor ve bunun üzerine ayet iniyor:görünmeyen şeylerin şerrinden Allah'a sığınırım diye.ŞİMDİ BURADA ALLAH NEDEN BİRİNE SIĞINILMASI GEREKİR DEMEDEN SIĞINILMASI GEREKEN MERCİNİN KENDİSİ OLDUĞUNU SÖYLEMİŞ DEMEYE GEREK VAR MI? ÇÜNKÜ ZATEN ÖNCEDEN YAPILAN BÖYLE BİR İNANIŞ VEYA DAVRANIŞ VAR. YANİ BU İŞİN OKSİJENLE,NAMUSLA İLİŞKİLENDİRİLECEK BİR TARAFI YOK.AYET GAYET AÇIK VE NETTİR BENCE.
(şahsın ile ilgili yanlış anlayabileceğin bir şey yazmış isem affola ramazan.uzun uğraşlar sonucu oldu.dikkat etmeye çok çalıştım.)
UZUN YAZDIM FARKINDAYIM.AMACIM KİMSEYİ KIRMAK VEYA SIRF ELEŞTİRMEK İÇİN ELEŞTİRMEK DEĞİLDİR.İFADE ETTİĞİM İÇİN BU YÖNDEKİ ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALMAMI BEKLEMEYİN.AMA DOSTÇA HATADAN DÖNDÜRMEK AMACI İLE YANLIŞLARIMI SÖYLEYECEK ARKADAŞLARIMDAN ELEŞTİRİLERİNİ HER ZAMAN BEKLERİM. HAKKINIZI HELAL EDİN.SELAM İLE.(ES-SELAMU ALEYKUM)
Esenlikler Şeyma, değerli eleştiri ve yorumlarını ancak bugün görebildim. Son zamanlarda siteyi pek etkin kullanamadığım için. Öncelikle, çok zarif ve özenli bir üslupla; hatta bana göre abartıya kaçabilecek bir hassasiyetle eleştirini bildirmişsin, sağ olasın. Ben acımasızca eleştirilmeyi, yerden yere vurulmayı da çok severim o yüzden dilediğin gibi kendini ifade et, et ki ben de bir şeyler öğreneyim.
SilBiliyorum, namus ve benzeri kavramlardan öte, Allah rızası ve emri söz konusu olduğu için türban/başörtüsü takılmaktadır. Ancak, benim bu ayetlere ilişkin yorumuma karşılık sunduğun cevap beni halen pek ikna edemedi. Yani o ayette senin de dediğin gibi, var olan başörtüsüne; imanı(bağırı) da örtecek şekilde örtme emri geldi. E peki, "baş örtüsü" emri ne zaman geldi ve hangi olaydan sonra geldi?
Üstelik, baş örtüsü emri gelmişse önceden; neden kadınların yaka-bağırlarını örtmediklerini merak ediyorum. Demek ki kadınlar yakalarını örtmeden baş örtüsü takıyordu. Kulağa pek İslami gelmiyor. Yani benim yaptığım çıkarım şudur ki, İslam olmaksızın zaten Araplar başörtülü bir topluluk. Allah'ın emri ile ilgisi yok. Allah başörtüsü emretmiyor. Bu bir kültür ögesidir. Ancak yine de herkesin inançlarına saygı duyarım, toplumsal baskı unsuru haline dönüşmedikten sonra.
Yazımı çoğunlukla objektif yazmaya çalıştım, dediğin gibi son satırda belirttim "şahsi görüşüm" bu baş örtüsü olayının bir baskı ve farklılaşma ögesi olarak ortaya çıkması ve yükselmesi doğru gelmiyor. Aslında kastettiğim başörtüsünden de öte, türban. Yoksa kültürel olarak bizim de ninelerimiz başörtülüydü. Ama mesela benim ninemin başörtüsünde, saçının bir kısmı gözüküyor.
Bu mesele gerçekten çok tartışmaya açık ve derin bir mesele. Tamamen inanç meselesi. Eleştirilerin için sağ ol, aleykümselam.
Şeymacığım! Eleştirin son derece yerinde ve harika bir uslüple kaleme alınmış, tebrik ediyorum.Yukarıdaki yazıyla ilgili birkaç hususa dikkat çekmek isterim.Öncelikle "Arap toplumunda başörtüsü zaten vardı, başörtüsü emredilmedi ki, sadece ayette yakalarının üstüne salsınlar denildi" diye yazmış yazıyı kaleme alan arkadaş.Evet o toplumda başörtüsü vardı.Gerek kum fırtınalarından, gerek geleneksel olarak ve gerekse İbrahimi inanç gereği.Var olan bir şeye Allah tekrardan "örtülerini yakalarının üstüne salsınlar" diye neden emreder? Ve şayet örtünme ayeti başörtüsünü emretmemiş olsaydı "yakalarının üstüne kadar salsınlar" dermiydi? Burada olan birşeyi rabbimiz tekrardan dile getirmiyor.İlave ediyor.Olan birşey reddedilseydi arkadaşın yukarıda ifade ettiği gibi: "İçki içmeyin" gibi kesin bir emirle reddedilirdi. İlave yapılmışmıdır içkiyi yasaklayan ayette.Yapılmamıştır.Demekki olan birşeyi zaten varolduğu için tekrarlamak gereği duymuyor, olması gerektiği şeklini ifade ediyor rabbimiz.Yani ideal ölçüyü koymuş oluyor.Bu açıdan bakılmalıdır konuya ve efendim başörtüsü yoktur, ayet sadece yakalarının üzerini kastediyor gibi kaçamaklar yapmanın anlamı da yoktur.Arkadaşın ifade biçimi güzel.Haklı olduğu noktalarda yok değil.Ama işi getirip düğümlemeye çalıştığı yerde çıkmaza götürmeye çalışıyor ve kendince mantığa bürüyerek kanıt üretiyor.Burada ifade etmeye çalıştığım mantıkla yaklaşırsa konuya o zaman ayetin anlatmaya çalıştığını daha iyi kavrayacaktır inancındayım.Ayrıca ilk insandan bu tarafa vahyedilen din olan İslamın tüm zamanlardaki emirleri asla değişmez sadece bazı hususlarda bazı şartlara göre emredilenler hafifletilmiş yada ağırlaştırılmıştır.Oruç ayetlarinde olduğu gibi.Dolayısıyla Arap toplumunda ötedenberi başörtüsü kullanılması da sadece ve sadece kum fırtınaları sebebiyle değil Hanif dini denilen İbrahim (a.s.) ve daha önceki peygamberlere gönderilen emirler doğrultusunda gerçekleştirilen fiiliyatlardır.Yazıyı yazan arkadaş çok iyi bilir ki aslında insan dünyada yaratıldığı andan itibaren ilahi mesajlara muhatap kılındı ve ne kadar sapıtırsa sapıtsın veya ne derece bu mesajları değiştirmeye kalkarsa kalksın yine de Allah'ın emirlerini belli ölçülerde işine gelecek tarzda yerine getirmiş, işine gelmeyeni ya tamamen yok etmiş yada kısmen değiştirmiştir.Araplardaki başörtüsü meselesini de ayrıca bu açıdan değerlendirmek gerekir. Yine buradan hareketle günümüzde de başörtüsünü anlamak istediği biçimde ele alan nice insanlar ve hatta müslümanlar vardır.Arkadaşta sanırım bu grupta yer almakta ama üstü başörtülü altı daracık kotlu kişileri de haklı olarak eleştirmektedir. Başörtüsü-türban ayrımı da değişik bir faciadır bakış açısı olarak tabii.Yok nenmin ki başörtüsü, yok diğerlerinin ki türban deek bir garabetten öte anlayış değildir kanımca.Şayet böyle bir ayrım inanç açısından yapılacaksa haklılık payı elbette vardır.Yani Allah'ın emri olduğu için örtünmekle doğal şartlardan korunmak için örtünmek arasında tabii ki fark olacak ve isimlendirme ayrımı yapılacaktır.Lakin her iki insan tipi de inancı gereği başını örtüyorsa/örtünüyorsa birinin tamamen örtmesi türban, diğerinin laletayn örtmesi türban değil başörtü diye adlandırılması akla zarar biçimde kavramsal kaos üreterek türbanlı denen kesimi ötelemek için algı oluşturma harekatıdır.Ve maalesef bu ülkede bu harekat yıllardır planlı bir biçimde tezgahlanmaktadır.Saygılarımla!... Ahmet hoca
SilAllah ayetlerini yaşayın diye insana ulaştırır.Ayetlere uygun yaşayamak için çaba sarfedene ayetler ulaşır, onlara uygun yaşamak istemeyene ulaşmaz.Ayetlerin ulaşmadığı bu kişiler akıllarınca kendi ayetlerini yani ilke ve kurallarını oluştururlar her alanda.Ve dini kendileri şekillendirmeye kalkarlar.Burada soru şudur:Allah'ın gönderdiği onun gönderdiği şekliyle mi anlamaya çalışacağız, yoksa Allah'ın dinini kendi kafamıza ve isteklerimize göre mi dizayn etmeye kalkacağız.Birinciyi yapacaksak mü'min ve müslüman etiketini verir rabbimiz bize.İkincisini yapmaya kalkarsak kendimizce belki mü'min ve müslüman olduğumuzu zannederiz ama Allah'ın mü'min ve müslüman etiketlerinin dışındaki etiketleri edinmiş oluruz maalesef. Tabii ki düşüneceğiz, çünkü bu farzdır.ama düşünürken amacımız hangisi olacak önce ona karar vermeliyiz. Tahkiki iman mı, taklidi iman mı amaç? Son günlerde tahkiki iman adına ayetleri ve sünneti o kadar alakasız noktalara sürüklemeye çalışanlar var ki acınası bir hal içerisindeler yazık ki. Ayetlerin nüzül sebebi ve ortamına bakmadan herkes kafasına göre yorum çıkarmaya çalışırsa iş ciddiyetini ve hayatiyetini maalesef kaybetmeye başlıyor.Aslında din hayatiyetini katbetmiyor bu işi sulandırmaya çalışan insanlar hayatiyetini anlamını kaybediyor. Son derece dikkat etmek lazım.Lütfen daha dikkatli olalım. Saygılar!.. Ahmet hoca
YanıtlaSilAyetler kalıplar koyar o kalıpların içerisinde insanlar sınırları aşmamak ve zorlamamak kaydıyla serbesttirler.Başörtüsü ayetinde de ALLAH, İDEAL ÖLÇÜYÜ KOYUYOR, KALIPLARI BELİRLİYOR.Orada dikkat edilirse olay sadece başörtüsüyle kalmıyor.Kadınlar süslerini yani mahrem yerlerini göstermesinler, ancak şu sayılanların yanında rahat davranmalarında bir sakınca yoktur deniliyor.Dikkat edelim; açılıp saçılsınlar denilmiyor, rahat davranabilirler anlamında ifadeler kullanılıyor. Selamlar... Ahmet hoca
YanıtlaSilSelamün aleyküm
YanıtlaSilöncelikle bazı çevrelerce sorgulanamaz, mutlak doğrudur ve sınırları hakkında bile konuşulamaz gibi düşünüldüğü için hiç konuşulmadığı bazı çevrelerce ise tamamen yok olduğuna kanaat getirilmiş ve inananlar zaten cahildir diye sadece eleştirilmek yanlış olduğu delillendirilmek için konuşulan bu kadar hayatın içinden bir konuyu endişelerinizi dile getirerek ve öğrenme tabanlı eleştiriler çerçevesinde tartışmaya açtığınız için sizi tebrik ediyorum.
Eklemek istediğim bazı hususlar var yazıyı yazan kardeşimiz bazı yanlışlıklar dile getirmiş isabetli olarak toplumun algısı onu başörtüsü ile ilgili, olmasa aslında daha iyi olur gibi bir anlayışa sürüklemiş. Bu duruma itirazım olduğunu belirtmek isterim. İnsanların yanlış algı ve yaşayışları hakikatlerin üzerini örtmemeli Kurandaki örtülerini omuzlarının üzerine sarkıtsınlar ayeti omuzlarını örtüp başlarını açsınlar anlamına geliyor diye yorumlayamayız başlarını örtüyorlar omuzlarınıda örtsünlerdir.
Ayrıca Tevrat ve İncilde kadınların başörtüsü taktığına dair hatta peçe taktığına dair birden fazla ifade bulunmaktadır. Rahibelerin de başlarını ele alacak olursak başörtüsünün Arap gelenekçiliğinden ya da ikliminin getirdiği tedbirden olduğu kanaati zannımca hakikati örtmek için kullanılan yardımcı argümanlardır. Evet belki etkisi vardır ancak tamamen buna indirgemek doğru olmaz diye düşünüyorum.
Allaha emanet olunuz. VESSELAM...