Zim zim zim zim zim zim zim zim zim zim zim…
Tehlikeli bulutların altında tehlikeli bir adam, yanındaki kadınla, tehlikeli
yerlerden gelenlerin gövdelerindeki soğuk ve ağır bir telaşla kaldırımdan
geçmekteydi. Tehlikeli adamın yanındaki kadın, tehlikeli adamın ne düşündüğünü
biliyordu. Tehlikeli adam, uzun yüzünün önündeki sigara dumanıyla yanındaki
kadına bakıyordu. Kadın yalnızca yürüyordu. Zim zim zim zim zim zim zim zim zim
zim zim zim…
Kullandığımız sıfatlar zihnimizde örüntüler
oluşturur. Benzer örüntüler çoğaldıkça sonraki örüntüler de öncekilere benzeme
eğilimindedir. “tehlikeli” sıfatı adam için kullanıldıktan sonra yanında bir de
–hiçbir fizikî ya da psikolojik niteliği belirtilmemiş de olsa– bir kadın
imgesi oluşturulduğunda insanlar yükleme hatası yaparak adamın kadına zarar
vereceğini düşünebilirler. Doğaldır bu. İnsanlar bir kadın ve bir erkeğin
birbirlerine karşı davranışlarında genellikle içinde bulundukları kitlenin (halk,
millet, ırk, arkadaş grubu vs.) genel kalıplarıyla düşünürler. Kitlelerde zekâ
yerine hisleri kullanarak duygusal bir şekilde ön yargıya ulaşma eğilimi her
zaman vardır. Özellikle kitle son zamanlarda o yükleme hatasını pekiştirici
olaylarla karşılaşmışsa… Zarar verme düşüncesi kafanızda eğer ki kendiliğinden
birdenbire oluştuysa, bunun nedeninin medyada çok sık rastlar olduğumuz kadın
cinayetlerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
à
“Tehlikeli adamın yanındaki kadın, tehlikeli adamın ne düşündüğünü biliyordu.”
Evet, hikâyedeki kadın biliyordu fakat biz
bilmiyoruz. Metinde herhangi somut bir ipucu verilmeden nasıl bilebiliriz ki?
Metinde bu cümleye kadar –meselâ– birlikte cinayet işlemiş ve olay yerinden
hızla uzaklaşmış bir karı-koca imgesi vardı kafanızda, atıyorum. Son yıllardaki
kadın cinayetleri toplumsal bilinçaltımızda yer eden taptaze bir olgu. Bu olgunun
verdiği kalıp düşünceden hareketle: hikâyedeki kadın adamın ne düşündüğünü
biliyorsa bu bilinen şey kesinlikle adamın kendisi hakkında kötü bir şey
düşündüğü olmalıdır, değil mi?
à
“Tehlikeli adam, uzun yüzünün önündeki sigara dumanıyla yanındaki kadına
bakıyordu.”
Adamın tehlikeli ve telaşlı olduğu belirtildiği
için kafanızda “öfkeli de olmalıdır” düşüncesi kendiliğinden oluştu mu? “telaş”
demek “gerginlik” de demek. Gergin bir insan yüksek olasılıkla öfkelidir, değil
mi? Kadına öfkeli öfkeli bakmıştır?? Ardı ardına öznel çıkarımlarla ilerler
insanoğlunun toplumsal hayatı. Doğrudur veya yanlıştır, kesin bir şey
söyleyemeyiz ama öyle ilerler. Başkasından aldığınız ya da başkasına yaptığınız
iltifatları, birisi hakkındaki şüphelerinizi ya da güveninizi (özelliğin aynen
devam ettirilmesi beklentisiyle oluşan duygu eylemleridirler) bir
düşünsenize. Hepsinde çıkarım yapmak esastır; kötü özelliklerin veya iyi
özelliklerin “kalıp”lara uygun bir şekilde devam ettirilmesine yönelik
çıkarımlar. Metinde, tehlikeli adam’ın niyetinin ne olduğu tam açık
olmasa da temiz bir niyet taşımama olasılığı yüksek “görünüyor”. Şüpheleniyorsunuz, hatta kiminiz emin
hissetmiş bile olabilir. Kafada oluşan imge ve izlenim bu yönde çünkü. Benzer
örüntülerden sonra gelen aşırı değişik bir örüntü insan beynindeki elektriksel
akım hızını bozar. Bozulmaması rahat hissettirir. Kalıp yargıların, inkârların
kökeninde bu fizyolojik durumun varlığı söz konusudur.
à”Kadın
yalnızca yürüyordu.”
Toplumsal cinsiyet rolleri gereğince toplumsal
bilinçaltındaki “narin” kadın izlenimi zaten hâli hazırda var. Adamın tehlikeli
olduğu biliniyor. Bir önceki cümleden, adamın gerginlikten ve telâştan sigara
içtiği ve kadına öfkeli baktığı sanısı egemen. Yüzünün asık olduğu hayal edilen
kadının hiçbir şey söylemeden yalnızca yürüdüğü bilgisi de verilince kadına
Tarpéinne Kayası’na* götürülen bir mahkûmmuş gibi bakılması olası.
Peki hikâyenin nereye gittiğiyle ilgili bir fikri
olan var mı? Benim bir fikrim yok. Zaten sabahın dördü olmuş, gidip yatmak
varken bunu düşünemem. Hadi eyvallah.
*Tarpéinne Kayası: Eski Roma’da tutukluların
aşağıya atıldığı yüksek bir tepedeki kayalıklar.
Eski İskele Yarasası















0 yorum:
Yorum Gönder