22 Nisan 2015 Çarşamba

Mavi Yarasanın Kirli Günlüğü - 3





Alnımın altında, akasya ağaçlı güzel bir ırmağın kenarında, saat gece yarısını gökler geçe başımın üstündeki tavandan gelen ışığın kafama değdiği yerdeyim. Çalışma salonunda benim dışımda yalnızca iki üç tane insan çocuğu kaldı. Onlar da az sonra uyumaya gider. Onlar her zaman uyumaya gider, ben de her zaman uyumaya giderim. İnsanlar uyurlar. Dört hayat versen dördünde de uyurlar. Hayat uykular arasında yapılan eylemler bütünüdür. Beş vakit namaz kılanlar, beş yılda bir camiye gidenler, altı bin altı yüz altmış altı ayetin birini bile bilmeyenler ya da hepsini bilenler; hepsi içsel ya da dışsal algı alanlarını bir uykudan bir uykuya kadar değiştirirler. Hepsi, hayatlarını uyandıkları saniyeden yeniden uyudukları saniyeye kadar biçimlendirirler. Hayat uykuda şekillenmez mi? Uyku sırasında rüya görürsen “belki” biçimlenebilir. Görmezsen biçimlenmez.  İnsanlar uyurlar ve eylemlerde bulunurlar. Eylem’i Hareket’ten ayırmak gerektiğiyle ilgili parantez açalım. Eylem hareket etmek ya da etmemektir. Bakmak bir eylemdir örneğin. Yürümek de bir eylemdir. Fakat bakmak hareket değildir, hareket olan yürümektir. Psikolojiye Giriş’te öğrenmiştik. E o zaman uyumak bir eylem midir? Evet. Davranış mıdır? Hayır.

Yedi günün yedisini de düşün. Sekizinci güne erişmeden kendine dokun. Basbayağı elinle dokun. Varlığını hisset. Sonra değdiğin etin içindeki damarları, kanı, kemikleri ve kasları düşün. Nelerden oluştuğunu fark et. İçsel dünyanı, etine dokunduktan sonra düşün. Bir ve üç boyutlu maddelerin, havanın ve boşluğun dışındaki, sonsuzdan bir önceki virgül kadar metreküp yer kaplayan zihnini, etine dokunduktan sonra düşün. Ete dokunmak bir davranıştır. Düşünmek eylemdir.


Sonra 1 lira 25 kuruş verdim, çıktım. Karşılıklar vardır hayatlarımızda. Karşılıklar, eylemlere ve davranışlara göre değişir. Kantinden çikolata alıp  –artık kaç kuruşsa– parası verilir; yoksa “Murat abicim, seni çok seviyorum, canımsın sen benim” denip sınıfa çıkılmaz. Bunun konumuzla pek bir ilgisi yok. Var ama çok yok. Sandalyemizin altından yeryüzünü tamamen çektiğimizde milyonlarca ışık yıllık bir boşlukta oturuyor olacağımızı hayal ederek beyninizi yarıp arka lobunuzdan öpmek istiyorum. Matkap ver hemşire.

_____________________________________________________________
22.4.'15
02:30
Ankara

Eski İskele Yarasası

0 yorum:

Yorum Gönder